Bu Sayfaların Hikâyesi

Nasıl başlamıştı her şey? Yıllar boyu üzerimizde biriken ölü toprağını bir çırpıda nasıl atmıştık? Dahası birimiz değil, hepimiz birden bu kararı nasıl almıştık.

Hepimiz mi? Sahi bizden bahsetmedim daha. Önce “biz”i bilelim. Bu sayfada olduğunuza göre “ben”i nasıl olsa bileceksiniz. Yoksa, zaten biliyor musunuz?

Biz, bir zamanlar yolları Sivas’ta kesişen bir grup arkadaşız. Yok yanlış oldu. Yollarımız kesişmedi. Yollarımızın başlangıcı orası. Gerçi sonradan ayrıldı maalesef. En azından uzaklaştı.

Çocukluğumuzun ve gençliğimizin en güzel günlerini  yaşadık orada. Hayatın tadına varmaya da, sillesini yemeye de ilk orada başladık. Sonra kimimiz okul dedi, kimimiz iş dedi savrulduk her birimiz bir yana. Bu savruluş aramızda koca bir duvar oldu. Yıllarca görüşemedik. En vefalılarımız bile ancak yılda bir kez kucaklaştı. Gerçi savrulma, kalplerimize pek dokunmadı. Sevgimizde eksilme olmadı. Ne ki gözden ıraktık. Gönle ne olacağı da belli olmazdı.

Sonra bir gün dedik ki gelin bir şeyler yapalım. Yeniden bir araya gelelim.

Çok kısa sürdü her şey. Ekip yeniden bir araya geliyordu. Ne yapacağımız önemli değildi. Yeter ki bir araya gelelim. Türk’tük biz. Ve kervanı yolda dizerdik.

Yolda dizdik kervanı. Dedik ki biz her 19 Mayıs’ta bir araya gelelim. Bize o eski mutlu günlerimizi hatırlatacak, dahası yaş kemale erdikçe mutlulukla hatırlanacak bir şeyler yapalım. Değil mi ki şimdi “o eski günleri” hatırlamak istiyoruz, belki vakti gelince de “bu eski günleri” hatırlamak isteriz.

Mekan elbette ki Sivas olacaktı. Ne yapacağımız ise daha netti. “Kent”ten uzaklaşmak. Özellikle “kent” dedim. Zira kaçılacak olan “şehir” değil “kent.” Şehirde hâlâ bir sıcaklık var. Ama kent çoktan betonlaştı.

İşte böyle başladı bu sayfaların hikayesi. O kararın ardından her yıl bir araya gelmeye, bir ormana, bir dağa, bir göl kenarına gidip hoşça ve her şeyden uzak bir kaç gün geçirmeye başladık. Ve o günlere ait bir kaç anıyı da meraklısıyla paylaşmak istedik. Hepsi bu.

Ne bir iddiamız, ne bir beklentimiz ne de bir taahhüdümüz var. Bugün varız, yarın yoğuz. Ama bu kubbede hoş bir sadâmız olursa ne mutlu.

Gelin bu nostalji ve hasret dolu yolları birlikte yürüyelim